Dört kişilik ailemizle Edirne’ye yaptığımız bu kısa yolculuk, beklediğimizden daha fazlasını sundu. Sabahın erken saatlerinde İstanbul’dan yola çıktık. Güneş henüz tam doğmamıştı, yollar sakindi. Arabada hafif bir müzik çalıyor, çocuklar arka koltukta yarı uykulu yarı heyecanlı bakışlarla camdan dışarıyı izliyordu. Eşimle göz göze geldiğimizde, “Bugün güzel geçecek,” dedik birbirimize.
Edirne’ye varır varmaz ilk durağımız Selimiye Camii oldu. Mimar Sinan’ın “ustalık eserim” dediği bu yapı, gerçekten de insanı büyülüyor. Şu sıralar cami restorasyon sürecinden geçiyor; bazı bölümleri iskelelerle çevriliydi, ancak bu haliyle bile ihtişamından hiçbir şey kaybetmiş değildi.
— “Baba bu cami gökyüzüne mi uzanıyor?” dedi oğlum, kubbeye bakarak.
— “Sanki oraya dualar daha hızlı gidiyor gibi,” diye ekledi kızım, hayranlıkla.
Çocuklar bile bu görkemi fark etmiş olacak ki normalde sergiledikleri sabırsızlık yerini hayranlığa bırakmıştı.
Ardından Eski Cami ve Üç Şerefeli Camii’ni gezdik. Her bir caminin mimarisi, iç süslemeleri, hikâyeleri farklıydı. Caminin taş duvarlarına yaslanıp dinlenirken kulağımıza çalınan ezan sesi, geçmişle bugünü birleştiren görünmez bir bağ gibi geldi.
Müze ziyaretleriyle günü sürdürdük. Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, özellikle çocuklar için eğitici ve ilginçti. Oğlum heykellerin etrafında dönüp dururken kızım seramik eşyaları hayranlıkla inceledi.
— “Bunları yapan insanların zamanında internet yoktu, değil mi?” diye sordu oğlum şaşkınlıkla.
— “Yoktu ama sabırları vardı,” dedim gülerek.
Bu gezide bizi en çok etkileyen duraklardan biri ise Lozan Anıtı ve Müzesi oldu. Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası sahnedeki temellerini oluşturan Lozan Antlaşması’nın önemini çocuklarımıza anlatmaya çalışırken, müzede sergilenen belgeler ve objeler sayesinde konu daha somut hale geldi.
— “Peki biz burada neyi kutluyoruz?” diye sordu kızım.
— “Özgürlüğümüzü, bağımsızlığımızı ve bu güzel topraklarda söz sahibi olma hakkımızı,” dedi eşim, elini omzuma koyarak.
Yolumuz Trakya Üniversitesi bünyesindeki Doğa Tarihi Müzesine de düştü. Bu müze çocuklar için olduğu kadar biz yetişkinler için de oldukça dikkat çekiciydi. Fosiller, mineraller, hayvan iskeletleri ve doğaya dair yüzlerce örnek arasında zamanın nasıl geçtiğini anlamadık.
— “Anne bu dinozor gerçek miymiş?” diye fısıldadı oğlum.
— “Gerçekti, ama milyonlarca yıl önce yaşamış,” dedim ve birlikte devasa iskelete baktık.
Günün sonunda Meriç Nehri kıyısında yürüyüş yaptık. Gün batımıyla birlikte nehir üstünde beliren renkler, bugünü bir tabloya dönüştürdü. Piknik masalarından yükselen çay kokusu, çocukların kahkahası, nehrin usulca akan sesi. Her şey yerli yerindeydi.
— “Böyle günler hiç bitmese keşke,” dedi eşim, nehre bakarken.
— “Yarın okula gitmek istemiyorum,” diye homurdandı oğlum.
— “Bugünün hatırası bile okuldan güzel,” dedim içimden ama gülerek sessiz kaldım.
Edirne’den dönerken aklımızda tek bir şey vardı: Bu şehre yine geleceğiz. Belki daha uzun kalır, ara sokaklarında kayboluruz, belki yöresel lezzetlerin peşine düşeriz. Ama ne olursa olsun, Edirne bizde artık bir anıdan çok daha fazlası.
Edirne’ye Gideceklere İpuçları
- Sabah erken yola çıkın: Edirne günübirlik geziler için oldukça uygun bir rota ama tarihi alanları rahat gezebilmek için erken yola çıkmak büyük avantaj sağlar.
- Selimiye Camii’ni mutlaka görün: Mimari bir başyapıt olan bu cami hem iç hem dış detaylarıyla sizi büyüleyecek. Yanında küçük bir müze de var, gözden kaçırmayın.
- Müze kart işinize yarayabilir: Arkeoloji Müzesi gibi bazı yerlerde Müze Kart geçerli. Eğer elinizde varsa mutlaka yanınıza alın.
- Yürüyüş ayakkabısı şart: Cami avluları, müze koridorları, tarihi sokaklar. Gün içinde bolca yürüyeceksiniz. Rahat ayakkabılar tercih edin.
- Meriç Nehri kıyısında mola verin: Gün sonunda nehir kenarında çay içmek, yürüyüş yapmak ya da sadece oturmak için ideal bir yer. Gün batımında fotoğraf çekmeyi unutmayın.
- Yerel lezzetleri deneyin: Tava ciğeri, badem ezmesi, Kavala kurabiyesi gibi lezzetler Edirne’yi Edirne yapan tatlar arasında. Dönmeden önce bir lokantaya uğrayın.
- Ara sokaklara zaman ayırın: Ana rotaların dışında kalan tarihi sokaklar ve eski evler, şehrin dokusunu daha iyi hissetmenizi sağlar.
- Lozan ve Doğa Tarihi Müzesi’ni atlamayın: Çocuklu aileler ve tarih meraklıları için her iki müze de bilgilendirici ve ilham verici birer durak.
Buraya, gezimizden fotoğraflar da eklemek isterdim ancak biliyorsunuz Hızlı Yazar olarak, anonim yazarlığı tercih ediyorum.




